PASOLİNİ VE CİNSELLİK/EŞCİNSELLİK



 “Bütünsel bir cinsel özgürlük yaşadığımızı söylemek 
bir yanılsamadan başka bir şey değildir.”

(P.P. Pasolini)

“Bütün çağlar ve toplumların temelde tutucu olduğunu, bütünsel bir cinsel özgürlük yaşadığımızı söylemenin bir yanılsama olacağı”nı söyleyen Pasolini’nin gerek özel hayatında ve gerekse eserinde cinsellik önemli bir yere sahiptir.

Walter Siti’ye göre, Pasolini’nin cinselliği eros’un iki kutbu ara­sında gider gelir: Bir kutupta gerçek ve tam cinsel aşk; diğer ku­tuptaysa agape, insan sevgisi ve muhabbeti; diğer bir deyişle, dostlukta ve kamuya yararlı olmada kendini gösteren yüceltilmiş aşk bulunur.


Pasolini, Şubat 1950 gibi erken bir tarihte, bir arkadaşına yaz­dığı mektupta sevme-sevilme ve cinsel hayatı konusunda şöyle yakınır: “Bende sevme güçlüğü, sevilme ihtiyacı konusunda bir takıntıya dönüştü... Başkalarının cinsel hayatı, kendiminkinden sürekli utanç duymamı getirdi bana: Öyleyse, kötülük tümüyle benim tarafımda mı? Bu bana imkânsız gözüküyor...”

(Lettere, “Mektuplar”dan)




* * *

Pasolini’nin eşcinselliğe ilişkin, otobiyografik öğeler de içe­ren eserleri, gençlik döneminde kaleme aldığı Quaderni rossi (Kızıl Defterler) ve ondan üretilen Atti impuri (Temiz Olmayan Eylemler) gibi edebi uğraşlarında ve 1970 sonrası yazmaya baş­ladığı ve ölümünden sonra yayınlanan Petrolio romanında ken­dini gösterir.

1960 ortalarından itibaren ürettiği tiyatro eserlerinde eşcinsel­lik sürekli metaforik bir ima niteliği taşır. Affabulazione ve Porcile’de görüldüğü gibi.

Pasolini’nin şiirinde çok öne çıkmayan cinsellik/eşcinsellik te­maları, en son şiir kitabı Trasumanar e organizzar'da yer alan “Versi del testamento”da olduğu gibi, yalnızlığa vurgu yapan bir nitelik taşır.

* * *

Pasolini’nin ‘sineması’nda cinselliğin her tür ve boyutuyla işle­nişi Trilogia delici vita’yla (Hayat Üçlemesi) doruğa çıkar. Bu üç­lemede yer alan Il Decameron, I raconti di Canterbury ve II fiore delle mille e una notte de cinselliğe, şen şakrak, huzur, mutluluk ve coşku verici pozitif bir yaklaşımla bakılır.

Fakat en son filmi Salo’da, işler tersine döner, çığırından çıkar ve cinsellik bütün olumsuzlukları içeren bir yapı içinde sunulur.

Salo

Pasolini 1970 yılında J. Duflot’yla yaptığı uzun söyleşide, eş­cinselliğe karşı uygulanan sert baskıyı ‘libidinal ekonomi’ çözüm­lemesine bağlar. Ona göre, eşcinsel, kapitalist-burjuva düzeni için tehlike arz etmektedir... “Eşcinselliğin güçlü bir biçimde yerleşik olduğu, kamusal olarak kabul gördüğü” bütün ülkelerde, anney­le, anne simgesiyle ilişki, kadınla ilişkilere temel ... oluşturur... Belki de eşcinsel kişi, hayatın kutsal kökeni duygusuna, kendini heteroseksüel olarak görenlerden daha çok sahiptir. Annenin kutsallığına karşı duyulan saygı, onunla özel bir özdeşlik kurma­yı gerektirir. Hatta şunu da söyleyebilirim ki, eşcinselin derinli­ğinde, bilinçdışı bir davranış olarak, iffet talebi, ‘melekleştirme’ arzusu vardır. Yine kapalı, bilinmez bir biçimde, eşcinsel diğerin­de (diğer-ben’de) kendindeki aynı şeyi, ‘baba’nın, kutsal şeylere saygısız davranan kişinin, korkunç iktidarını yeniden ürettirme­yecek bir eşi arar.”

(J. Duflot, II sogno del centauro, 1983)

* * *

Pasolini’nin bu konuya en son değinmesi, iki Fransız yazarın Eşcinseller adlı kitaplarında savundukları ‘yeni cinsel tolerans ik­limi’ üzerinedir.

Pasolini’ye göre, bu yılların (geç 1960’lı, erken 1970’li yıllar) toleransı, ‘tüketimci iktidar’ projesinin bir yansımasıdır; taban­dan kazanılan değil, yukarıdan empoze edilen, bu yüzden de sah­te olan, salt elitlere hitap eden, fakat halk kitlelerini hoşgörüsüz kılan bir yaklaşımdır.

*
Selahattin Yıldırım
"Pier Paolo Pasolini"
kitabı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder