Frammento Alla Morte
/ Ölüme Fragman
Senden geldim ve sana dönerim...
Yürüdüm ışığında tarihin
fakat, varlığım sürekli
senin egemenlik kurucu
düşüncen altında...
Ve hayat gerçekti yalnızca güzel olduğunda...
Sen tecrit edersin beni, sen verirsin bana
hayatın kesinliğini...
Dönerim sana, döndüğü gibi
bir göçmenin kendi ülkesine...
Sahip oldum her şeye, bugüne dek, istemiş olduğum:
geçtim ötesine böylece dünyanın belirli umutlarının...
sen buradasın, içimde, doldurarak zamanımı - ve bütün
zamanları.
Rasyonel oldum ve irrasyonel oldum:
en derininden.
Ve şimdi...
Afrika benim tek seçeneğim...
(P.P. Pasolini, “Ölüm’e Fragman”dan)
Pasolini’nin hayatında ve bütün
eserinde, şiir, nesir ve özellikle sinemasında ölümün, ölüm düşünce ve
duygusunun önemli rolü vardır. Doğduğu, çocukluk ve gençliğinin geçtiği ortam
(faşist ve zalim İtalya düzeni, üst komşu Nazi Almanyası’nın Avrupa’yı kasıp
kavurması, kanlı İkinci Dünya Savaşı); genç yaşta kardeşinin direnişçi iken,
dost saydığı güçlerce öldürülmesi; babasının Birinci Dünya Savaşı dahil, bütün
savaşlarda asker olarak ve sonradan faşizm sempatizanı olarak (ki bu onun
Kenya’da hapsedilmesini de doğurmuştur) yer alması; kendisinin genç yaşta kökeninden
(Frioli’den) kopartılıp, Roma’ya göç etmek zorunda kalması; kendine özgü inanç
dünyasında Hz. İsa’ya, onun çarmıha gerilmesine yüklediği anlam ve benzeri
olgular göz önüne alınınca, Pasolini’nin sürekli ölüme odaklı kalmasını
anlamak güç olmasa gerek.
Gençlik dönemi şiirlerinde,
özellikle Le meglio gioventu (En İyi Gençlik) ve Usignolo della Chiesa
Cattolica (Katolik Kilisesinin Bülbülü) kitaplarında ‘karanlık bir estetik
atmosfer’in varlığı açıktır.
Le meglio gioventu'da yer alan
şiiri “II Dia Da La Me Muart”da (Ölüm Günüm), “bir kentte.../yapraklar renk
değiştirdiğinde/düşüp öleceğim” diyerek, çok önceden kendi ölümünün kehânetinde
bulunur.
Usignolo'da, Roma’ya ‘sürgün’
göçü sonrası dile getirdiği bildik ve tanıdık dünyasını yitirme duygusunu
vurgular.
Düzyazı eserlerinde de ölüm teması
sürekli gündemdedir. Ragazzi di vita (Hayatın Çocukları), Una vita violenta
(Şiddet Dolu Bir Hayat), Sogno di una cosa (Bir Şeyin Rüyası) romanlarındaki
kahramanlar hep genç yaşlarında ölür ya da öldürülürler.
* * *
Sinemasındaki ölüme gelince:
Daha başlangıçta, kendi sinema
teorisiyle ölüm arasında ayrılmaz bir bağ kurar. O’na göre, sinemada ‘montaj’,
gerçeğin, hayatın sürekliliğini keser, diğer bir deyişle, sinemada montaj,
hayatta ölümün yaptığı şeyi yapar. Burada bir anlamda, ölümden sonra gelen
‘istikrar’a, hayatta iken, yaşarken sürekli karşı karşıya bulunulan
belirsizliklerin, değişikliklerin ve onların yarattığı tedirginliklerin, vb.
ölümle birlikte bir sona varmasına, bir ‘huzur’a kavuşmaya vurgu yapılır.
Pasolini’nin kendi ölümüne
ilişkin bir başka ilginç ve neredeyse bire bir çakışan kehaneti, 1970 yılında
yakın dostu Sergi Citti’nin Ostia adlı filmi için yazdığı senaryoda ve filmin
afişinde kendini gösterir: Filmin afişinde, demir bir bastonla öldürülmüş ve cesedi
bir plajın üstünde bırakılmış -üstelik Ostia plajı- (Pasolini’nin cesedinin
bulunduğu yer) bir erkek görürüz.
Pasolini kendisindeki ‘ölüm
düşüncesi’ni bir yerde şöyle açıklar:
“Bende sürekli her şeye karşı
çıkan, trajik bir düşünce var: ölüm düşüncesi. İnsana gerçek büyüklük sunan tek
şey, onun ölümlü olmasıdır... Diğer bir deyişle, insanın yegâne
büyüklüğü onun trajedisidir”.
J. Halliday’le yaptığı söyleşide
de ölümü, “epik ve mitik olanın en yükseği” olarak değerlendirir.
1967 sonlarına doğru, Edipo re
filmi döneminde, Cineforum’da (Ekim 1967) yayınlanan bir konuşmasında sinema ve
ölüm ilişkisine şöyle vurgu yapar:
“Yalnızca ölüm ânında, o noktaya
kadar çözümlenemeyen, belirsiz ve ertelenmiş kalan hayatımız gerçek bir anlam
kazanır. Bu nedenle montaj, ölümün hayatta oynadığı rolü sinemada oynar.”
Pasolini’nin filmlerinde ölüm âdeta kol gezer.
Pasolini’nin filmlerinde ölüm âdeta kol gezer.
Karakterlerinin büyük bir bölümü,
kısa hayatlarını ölüme karşı mücadeleyle geçirir ve sonunda ona yenik
düşerler:
Accottone' de Vittorio ölür; Mamma
Roma' da Ettore ölür; La Ricotta'da Stracci ölür; II Vangelo'da Hz. İsa
çarmıhta ölür; Edipo re’de ölen ölene; Porcile'de Julian’ı domuzlar yer, vahşi
çete lideriyse çarmıha gerilir. Medea’da prenses ölür; Medea, Jason’dan olan
çocuklarını öldürür. Trilogia della vita’da (Hayat Üçlemesi) biraz nefes
aldıran ölüm, Salo'da bütün haşmeti ve ürkünçlüğüyle geri döner.
*
Selahattin Yıldırım
"Pier Paolo Pasolini"
kitabı
*
Selahattin Yıldırım
"Pier Paolo Pasolini"
kitabı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder