Ölüm


Ey uykucu, uyku nedir? Uyku ölümün görünümü. Öyleyse neden öyle eserler yaratmıyorsun ki ölümünden sonra seni mükemmelen canlı tutsun, seni hayattayken uyutmasın ve senin üzücü ölüm gibi görünmene yol açmasın...

Her acı bellekte bir hoşnutsuzluk bırakır, ölüm denen yüce acı dışında, o yaşamla birlikte belleği de öldürür...

Ruh bedenle kalmak istiyor, çünkü o bedenin fiziksel araçları olmadan bir şey yapamaz, bir şey hissedemez.




Uyumak, unutmak, bir şey hissetmemek: bunlar Rönesans bilimcisinin Aristotelesci maddeciliğiyle uyumlu ölüm imgeleridir. Diriliş ve gelecek olan hayatla ilgili bir şey duymuyoruz. Leonardo ruhun tanrısallığı üzerine yazdığında bu yine onun “rahat” olmak için “onun eserlerinde yaşaması” (maddi dünyada, bedende yaşaması) gerektiğini belirtmek içindir: “Her ne ise, ruh tanrısal bir şeydir, bu yüzden onu onun eserlerinde yaşamaya bırak, bırak orada rahat olsun ... çünkü bedenden hiç istemeden ayrılır ve aslında ben onun acı ve üzüntüsünün sebepsiz olmadığına inanıyorum.” Bu sözler yaklaşık 1510 tarihli bir anatomi folyosunda yer alıyor, burada anatomiden yüceltilmiş bir şekilde “benim bu çabam” diye bahseder, bu çabanın içinde “Doğa’nın mucizevi eserleri” görünmektedir. Fiziksel hayat ruhun mekânıdır, ölüm tahliyesi; “hiç istemeden” ayrılır ve yukarılardaki bir eve yönelmiş gibi de değildir.


Vasari Leonardo için hiç de ikna edici olmayan bir ölüm pişmanlığı sahnesi çiziyor: “Ölüme yakın olduğunu hissettiğinde içtenlikle Katolik imanının öğretilerini, Katolik dininin iyi ve kutsalını öğrenmeye karar verdi, sonra acı acı yakınarak, günah çıkardı ve nedamet getirdi, ayağa kalkamadığı halde, dostları ve uşaklarının desteğiyle yatağından kutsal emaneti aldı,” Bu doğru olabilirdi, ama bu son İman dönüşü Leonardo’dan çok Vasari’nin istediği bir şey gibi görünüyor. Daha ikna edici olan şey Vasari’nin daha sonraki yorumu: Leonardo “Tanrı’yı ve insanlığı sanatında, yapması gerektiği kadar yoğun çalışmadığı için gücendirmiş olduğuna karşı çıktı.” Korktuğu şey günah ve cehennem ateşi değildi, o son “eteetera, vesaire”nin korkunç ağırlığı ve onun altındaki boş ak kâğıttı - tamamlanmamış olan her şeydi.

2 Mayıs 1519’da, altmış yedi yaşında öldü. Tek kaynağımız olan Vasari’ye göre, Kral François oradaydı ve onu kucakladı. Son an geldiğinde (“bir nöbet, ölüm habercisi”) Kral “ona yardım etmek ve rahatlatmak için başını tuttu.” Bu dokunaklı bir imge (eğer bunu on dokuzuncu yüzyılın başında yapılmış, konuyla ilgili abartılı Fransız resimlerinden ayrı tutmayı başarabilirsek) ama o zamandan bu yana, Leonardo’nun ölümünün ertesi günü 3 Mayıs’ta, Saint-Germain Laye’de bir kraliyet fermanının yayınlandığı keşfedildi. Amboise’den oraya at sırtında yol almak iki gün süreceğinden, Kral François 2 Mayıs’ta Leonardo’nun yanında ve 3 Mayıs’ta da Saint-Germain’de olamazdı. Vasari’nin hikâyesinin doğruluğu artık (kabaca “Par le Roy” yazılmış, ama aslında onun tarafından imzalanmamış olan) bu kararın Kral’ın Saint-Germain’de bulunmasını gerektirip gerektirmediği gibi çözümlenmemiş bir soruna bağlı. Vasiyetinin belirttiği gibi, “ölümün kesinliğini dikkate alarak,” Leonardo bu karakteristik belirsizlik havasıyla yolculuğa çıkıyor ve bilinen herhangi bir son söz olmadığından, Saint-German fermanının sorunlu tuhaflığı bize onun, doğru olduğuna inanılmadan önce, her şeyden kuşku duyulması ve her şeyin sınanması gerektiğine olan derin inancını hatırlatıyor.

Vasari “Onu tanıyan herkes Leonardo’nun kaybı yüzünden ölçüsüz üzüntüye boğuldu” diye bitiriyor ve bu noktada ben Kralı tümüyle unutup yatağın kıyısında gözyaşlarına boğulmuş Francesco Melzi’yi görüyorum. 1 Temmuz’a dek Melzi Floransa’daki üvey kardeşlere ölüm haberini yazmadı. “O benim için babaların en iyisiydi,” diye yazdı. “Bedenimde nefes oldukça, her zaman üzüntü duyacağım. Bana her gün en tutkulu ve gayretli bağlılığının kanıtlarını sundu o.” Melzi, hakkında çok az şey bildiğimiz bu delikanlı, bu bağlılığın karşılığını ödedi: bizi (belki de resimlerden daha da yoğun bir şekilde) doğruca Leonardo’nun yaşamına götüren yazı ve çizim “sonsuzluğunun,” sanki kendisi de onun yaşadığı günlerin çalışmasının bölük pörçük kayıtlarıyla, düşlerinin sırlarıyla, zihninin uçuşlarıyla dolu o sonsuzluğun çalışkan bir muhafızı ve editörü oldu.

Onun bedensel kalıntıları bu metafizik anı, düş ve düşünme yükünden daha değersizdi. Mayıs ayında geçici bir defnetme olmuş olmalı, çünkü vasiyette tasarlanan külfetli cenaze üç ay boyunca gerçekleşmedi; Aziz Florentin kraliyet cemaat kilisesinin kütüğündeki gömü belgesi 12 Ağustos 1519 tarihli. Kilise Fransız Devrimi sırasında zarar gördü ve 1802 yılında kurtarılamayacak haldeydi. Yıkıldı ve taşlarla demirleri (mezarlığınkiler de dahil) şatoyu onarmak üzere kullanıldı. Kilisenin bahçıvanı, Goujon adında birinin, dağılmış olan bütün kemikleri topladığı ve avlunun bir köşesine gömdüğü söyleniyor, belki Leonardo’nunkiler de bunların arasındaydı.

*
Aklın Uçuşları
Charles Nicholl

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder