Martin Dysart - Onun acısını alacağım. Ya sonra? Kendini makul biri olarak bulacak. Ya sonra? Duyguların nesnelerin üzerine yapıştırılan yara bantları gibi insan ruhuna kolayca iliştirildiğini mi sanıyorsunuz? Ona bir bakın. Benim arzum bu çocuğu coşkulu bir eş, duyarlı bir vatandaş, birleştirici ve soyut bir Tanrı'ya tapan biri yapmak olabilir. Yine de, benim başarım, bir hayalet yaratmaya benzer. Onun vücudundaki kurdeşenleri dökeceğim. Uçuşan yelelerin zihninde açtığı kamçı izlerini sileceğim. Ve işim bittiğinde, onu bir kızağa bindirip şaşkın bir haldeyken, maddeleşmiş dünyanın kucağına göndereceğim... ve o bir daha hiçbir hayvan postuna dokunmayacak. Neyse ki, muteber bir kişilikten başka hiçbir şey hissetmeyecek. Fakat korkarım ki, tutkusu çoğalmayacak.
Gördüğünüz gibi tutku, bir doktor tarafından yok edilebilir; ama yaratılamaz.
Bir daha dörtnala gitmeyeceksin, Alan. Atlar güvende olacak. Haftalığını biriktirip Scooter'ının yerine bir araba alacaksın ve görkemli hafta sonlarını arabanı tımar ederek geçireceksin. Koşa koşa bahisçilere gidecek ve 50 penini ihtiyar atlara yatıracaksın onların sana bir zamanlar, küçük kazançlardan ya da küçük kayıplardan çok daha fazla şey ifade ettiğini unutarak. Bununla birlikte, artık acı içinde olmayacaksın... acıdan tamamen arınacaksın.
Ve şimdi mağaranın dışına taşan Equus'un sesi benim için asla dinmiyor. Neden ben? "Önce "bana hesap ver." Nasıl verebilirim ki? Bu yerde ne yaptığımı bile bilmediğim çözümlenemez bir duygu içindeyken. Halen çözümlenemez geri dönüşü olmayan şeyler yapıyorum. Ve... Elimde bir bıçakla karanlıkta oturmuş insanların kafalarına saplıyorum. Benim karanlığın ötesini görmeye bu zavallı çocuğun bana ihtiyaç duyduğundan daha fazla ihtiyacım var. Bu nasıl bir öte? Bu nasıl bir karanlık?
Buna Tanrının emri diyemem! O kadar ileri gidemem! Yine de bu karanlığa çokça biat ediyorum. şimdi o keskin zincir benim ağzımda. ve asla çıkmayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder